Mehmet Çevik |Kişisel Web Sitesi

Dervis Edna ve Fedai

 

 



ÖNSÖZ 

Anadolu’nun her yöresi hak âşıkları ve gönül insanları ile doludur. Yaşadığı yöreyi çiçekler gibi süsleyen bu değerli âşıklar çevresine güzellikler saçmakta, etrafına ışık tutarak insanları aydınlatmakta, gönülleri nurlandırmaktadırlar. Sevgi, dostluk ve kardeşlik mimarı olan âşıklarımız, muhabbetlerinde söyledikleri nefes ve deyişlerinde insanlara yol göstermiş, eğitici, öğretici konulara yer vermişlerdir. Muhabbet ve gönül insanı olan âşıklarımız yaşantısı boyunca insanlara sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü ve kardeşliği aşılamışlardır. Ayrıca yaşantıları ile de insanlara örnek olacak davranışlar sergilemişlerdir.

 Toplumun geleneğini, göreneğini, inancını, kültürünü yaşatan ve eserleri ile gelecek kuşaklara aktaran âşıklarımız bu kültürü muhabbetlerinde sözlü olarak dilden dile aktarmışlardır.

 Türk gelenek ve göreneklerine bağlı kalan âşıklarımız Dede Korkut’tan günümüze bu kültürü bizlere taşımışlar, duygu ve düşüncelerini, acılarını sevinçlerini coşku ve ahenk içinde bağlamaları ile muhabbet meclislerinde dostları ile paylaşmışlardır. Bu sevgi ve muhabbet aşkıyla yanıp tutuşan âşıklarımız her zaman birbirlerini arayıp bulmuşlar, can cana kaynaşarak sadık dostluklar oluşturmuşlardır. Bu sevgi ve muhabbet ortamında yeni âşıklar yetişmiş, ustalarından öğrendikleri bu kültürümüzü gelecek kuşaklara aktarmışlardır.

Çorumda yaşamış olan Derviş Edna da bu gelenek içerisinde yetişmiş ve muhabbet ortamında dostlarıyla kaynaşarak çevresindeki dostlarının sevgi ve saygısını kazanmıştır.

 Derviş Edna’nın eserleri derlenip yayımlanmadığından günümüzde çok az tanınmaktadır. Kendi yaşadığı yörede bile hakkında çok az şey bilinmektedir. Uzun bir süredir Derviş Edna’ya gönül vermiş dostlarını araştırdık, hayatta olan kızından ve gönül dostlarından bilinen deyişlerini ve hikâyelerini toparlamaya çalıştık. Köyüne giderek yaşadığı mekânları ve türbesini ziyaret edip hakkında araştırmalarda bulunduk.

 Çalışmalarımız esnasında Çorum’un yetiştirdiği Hak âşıklarından Fedai Dede’nin de eserlerinin derlenmediğini ve çevrede yeterince tanınmadığını gördük. Böylesine emek çekilerek bizlere bırakılan bu eserlerin kaybolmasına gönlümüz razı olmadı. Karınca kararınca elimizden geldiği kadarıyla bu eserlerin derlenmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması için büyük çaba gösterdik. Bu çalışmalarımız esnasında bizleri yürekten destekleyen dostlarımızın teşvik ve katkılarıyla bu eseri oluşturduk. 

   Derviş Edna ve Fedai Dede’nin bahçesinden topladığımız çiçekleri siz dostlarımıza sunmak ve paylaşmak istedik. Araştırmalarımız esnasında bizlere yardımcı olan değerli büyüğümüz Behiye annemize(Derviş Edna’nın kızı) emeklerini esirgemeyen Hasan Yüceer ve Kemal Gevrek’e,  bu eserin oluşmasında bizleri destekleyen (Güven Saz Evi) Mithat Aşıran’a çok teşekkür ederim. Fedai Dede hakkındaki araştırmalarımızda bizlere yardımcı olan Fedai Dede’nin torunu Haydar Erdem dedeye, maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Medet Erden dedeye saygılarımı sunar, okuyucularımızdan eksikliklerimizi bağışlamalarını dilerim.

01 Eylül 2008 Çorum     
Mehmet Çevik

                    
DERVİŞ EDNA  

HAYATI
Derviş Edna, Çorum ili merkez ilçeye bağlı, ilçe merkezine 32 km uzaklıkta bulunan Karahisar(Karasar) köyünde 1878 yılında doğmuştur. Asıl adı Mehmet’tir. Derviş Edna deyişlerinde kullandığı mahlasıdır. Babasının adı Bektaş Anasının adı Fadik’tir. İki erkek bir kız olmak üzere üç kardeştirler.

               Derviş Edna’nın doğduğu gün Kadir Gecesine rast gelir. O gün İdrislerin Mehmet Dede de Karahisar’a gelir, köylü toplanarak akşam cem yapılır. Ceme Derviş Edna’nın hamile olan annesi de katılır. Cemde hizmetler yapılır. Derviş Edna’nın annesi cemde kırklar semahı hizmetini yürütür, o esnada doğum sancıları tutar hemen eve getirirler. Eve gelince doğum yapar. Ertesi gün Mehmet Dede göz aydınlığına ziyarete gelir. Çocuğa isim koymak için Kadir, Hamdi, Mehmet olmak üzere üç isim yazarak Derviş Edna’nın annesine kura çektirirler. Üç defasında da Mehmet ismini çeker. Dede sorar “ İmamın Kızı hangi ismi çektin” der. Annesi de “ Dede senin ismin dururken kimi alayım, senin ismini aldım  ” der. Böylece çocuğa Mehmet ismi verilir. 

             Derviş Edna beş-altı yaşlarına geldiğinde İdrislerin Mehmet Dede yine Karahisar’a gelir. Derviş Edna’nın annesine “ İmamın kızı amcan İbrahim Ağa’ya hizmet ettin, babam Hüseyin Ağa’ya hizmet ettin ne kazandın bana kazancını göster” der. Annesi de çocuğu gösterip “Bunu kazandım, bundan başka kazancım yok ”der.

 Derviş Edna zamanında yaşayıp onu tanıyanların anlattıklarına göre orta boylu, beli hafif kambur, uzun sakallı ve uzun saçlıdır. Saçlarını hanımına ördürür.  Saçlarında ince ince örülmüş on iki örgü vardır. Saçlarını toplayıp başına yeşil sarık sarar.

   Derviş Edna köyde çobanlık yapar. Hayvanları otlatmaya dağlara götürür, dağlarda aşka gelir deyişler söyler. Öylesine güçlü ve dokunaklı sesi vardır ki söylediği deyişler köyden dinlenir. 

 Derviş Edna, halasının kızı Satı Bacı ile evlenir. Satı Bacı Sefil Ali’ye hizmet etmiş, çok değerli, olgun bir bacıdır. Derviş Edna’nın Satı Bacı’dan çocuğu olmamış. Otuz sene sonra ikinci hanımı Zeynep Bacı’yı almış.

  Derviş Edna karısına “ Zeynep; mezarım kazıldı, üstü örtülü bekliyor, iki yolcumuz gelecek onun için bana üç yıl izin verdiler, üç yıl sana misafirim ”der. Aradan bir yıl geçtikten sonra kızları Behiye dünyaya gelir. Derviş Edna’nın hanımı Merzifon’un Diphacı köyünde annesinin evinde doğum yapar. Derviş Edna kızı doğduktan üç gün sonra kucağına alır, için için ağlar. Yanına gelen ziyaretçilerle oda doludur. Derviş kız oldu diye ağlıyor derler. Derviş Edna da “Bacılar, kardeşler; ben kız oldu diye ağlamıyorum, kızımın canına ağlıyorum, canı çok eziyet çekecek pek de kocalıkta yüklendi bu çile nasıl çekecek ”der. 

İki yıl sonra ise oğulları Halil İbrahim dünyaya gelir. Çorum’dan Ali Ağa isminde bir dostu Derviş Edna’ yı ziyarete gelir. Gelir gelmez önce beşikte yatan Derviş Edna’nın oğlu Halil İbrahim’e niyaz eder. Derviş Edna “ Tabi onunla eğleneceksiniz, onun için önce ona niyaz ediyorsunuz ” der. Derviş Edna: “ Zeynep; Ali Ağaya kahve pişir” der. Ali Ağa işaret ederek “ orucum, yarın içelim”der. Derviş Edna da“yarın ağanı bulursan içersin ”der. Ziyarete gelen Ali Ağa derviş dünyasını değişecek herhalde diyerek vedalaşır ve evden ayrılır ama köyüne dönmeyerek o gece Karahisarda başka bir evde misafir olur. Derviş Edna, hanımına  “ Hanım ben bu gün tepeden tırnağa kadar akımı karamı değişeceğim” der. Hanımı da akı karayı değişecek, çamaşırlarını yıkayım diye su kaynatır. Önce çocukları banyo yaptırır. Behiye’yi salıncağa, İbrahim’i ise beşiğine yatırır. Sonra Derviş Edna yıkanır. Derviş Edna; “Zeynep, Behiye’nin ipini, İbrahim’in beşiğini bana ver ”der. Aradan biraz zaman geçince “İşte Behiye’nin ipi, işte İbrahim’in beşiği sana teslim ”der ve yatağına uzanır. Hanımı, “Mehmet Ağa Mehmet Ağa ”diye seslenir ama bakar ki dünyasını değiştirmiş. Derviş Edna’nın dünyasını değiştirdiği gün Karahisar köyünün üzerine nur iner. Tanrıvermiş köylüleri ve Akpınar köylüleri de Karahisar’da yangın var zannedip atına atlayan Karahisar’ın yolunu tutar. Gelirler ki Derviş Edna vefat etmiş. Derviş Edna’yı vasiyeti üzerine Ak Kubbe türbesinin bahçesine defnederler.

Ömrünü dostları ile muhabbetlerle geçiren Derviş Edna, elli yaşlarında iken 1928 yılında bu dünyadan göç etmiştir. Kabri doğduğu köy olan Karahisar köyündedir. Soyundan gelen kızı Behiye ile Behiye ve Halil İbrahim’den olan torunları yaşamaktadırlar. Köyünde de hısım ve akrabaları bulunmaktadır.

 

FEDAİ

HAYATI 
Fedai Dede Çorum 'un Mecitözü ilçesine bağlı Köseeyüp köyünde 1886 yılında doğmuştur. Asıl adı İbrahim’dir. Fedai deyişlerinde kullandığı mahlasıdır. Babasının adı Mehmet Ali annesinin adı Fatma’dır. Fedai Dede’nin soyu Haydar Sultan’dan gelmektedir.

  Anadolu’nun Türkleştirilmesi için Ahmet Yesevi oğlu Kutbettin Haydar’ı Anadolu’ya gönderir. Bedehşan ili olarak anılan bu toprakların padişahı Tekfur’dur. Yapılan savaşı Haydar kaybeder ve Tekfur Haydar’ı kuyuya attırır. Haydar Sultan bu kuyuda yedi yıl kalır. Ahmet Yesevi, Haydar’ı kurtarması için Hacı Bektaş Veli’yi Bedehşan iline gönderir. Hacı Bektaş Veli, Haydar’ı kurtararak Horasan’a götürür. Hacı Bektaş Veli daha sonra Bedehşan’ı fethe gelir, çeşitli kerametler göstererek halkı Müslümanlaştırır. Kutbettin Haydar çile çektiği topraklara geri döner ve dergâhını kurarak buraya yerleşir. Anadolu’nun aydınlanmasında ve Müslümanlaştırılmasında öncülük yapar ve burada vefat eder. 

Haydar Sultan Türbesi, Kırıkkale İli, Keskin ilçesine bağlı Haydar Dede Köyünde bulunmaktadır. Kırıkkale’ye yaklaşık 40 km uzaklıktadır. Haydar Dede Köyü, bu ismini köyde bulunan Haydar Sultan Külliyesi’nden almaktadır

 Fedai Dede’nin ataları yıllar önce Keskin’den göç ederek Çorum ili, Mecitözü ilçesine bağlı Köseeyüp köyüne yerleşmişlerdir. Fedai Dede’nin soyu Haydar Sultan’dan geldiği için bu sülale Haydaroğulları olarak bilinmektedir. 

Fedai Dede çok genç yaşlarda ehl-i beyt yoluna gönül vermiş, bu konuda kendisini yetiştirerek hizmetlerde bulunmuştur.  Yaşı küçük olmasına rağmen ilim ve irfanıyla insanlara örnek olmuş, öğüt ve nasihatleri ile erdemli bir kişilik sergilemiştir. Yaşadığı çevredeki insanların sevgi ve saygısını kazanmıştır. Onun geceleri yatağından kalkarak aşk içinde deyişler söylediği anlatılmaktadır. Fedai Dede’nin yaşadığı zamanlarda Birinci Dünya savaşı başlamış, doğu illerimiz Ruslar ve Ermeniler tarafından işgal edilmiştir. Fedai Dede savaşın başladığı ilk yıllarda askere gitmemiş, çevrede bulunan köyler Fedai Dede’yi göndermemek için para toplayarak iki defa devlete bedel ödemişlerdir.

  Birinci Dünya Savaşında memleketin uçuruma gittiğini gören Ahmet Cemalettin Çelebi, 1915 yılında padişah Sultan Reşat’a başvurarak memleketin kurtarılması için muhibbandan gönüllü bir Mücahidin Alayı teşkil ederek Ruslarla savaşa girmek istediğini söylemiş ve izin istemiştir. Padişahtan gerekli izini alarak her vilayetten gönüllü olarak asker toplayıp Mücahidin Alayı’nı oluşturmuş, kedisi Alay Kumandanı olarak doğu cephesinde Ruslara karşı savaşmıştır. Amasyalı Fedai Baba, Merzifonlu Sıtkı Baba ile Fedai Dede de Mücahidin Alayına katılarak vatanın savunulmasında gönüllü olarak Cemalettin Çelebi’nin yanında görev almışlardır. Doğu cephesinde bir yıla yakın yapılan savaşta büyük başarılar gösterilmiştir. İstanbul hükümetinin emri ile Mücahidin Alayı dağıtılarak yaşlılar terhis edilmiş, genç olanlar ise diğer birliklere katılmıştır.   Amasyalı Fedai Baba ve Sıtkı Baba Cemalettin Çelebi ile yaklaşık iki aya yakın Sivas’ta kaldıktan sonra memleketlerine dönmüşler, fakat Fedai Dede geri dönmemiştir. Buna göre Fedai Dede’nin diğer birliklere katıldığı ve cephede vatan savunmasında görev aldığı anlaşılmaktadır. Fedai Dede askerlik görevinde iken Erzurum’da şehit olmuş, cephedeki arkadaşları tarafından Erzurum’da bir tepeye defnedilmiştir. Kabrinin nerede olduğu bilinmemektedir. Fedai Dede henüz otuz üç yaşında iken 14 Mart 1919’da bu dünyadan ayrılarak şehitlik mertebesine ulaşmıştır. Soyundan gelen torunları ve akrabaları köyünde yaşamaktadırlar.

 Fedai Dede, Hacı Bektaş Veli dergâhı postnişini olan Ahmet Cemalettin Çelebi’ye son derece bağlılık göstererek muhabbet beslemiştir. Fedai Dede’nin Hacıbektaş’a gittiği, Cemalettin Çelebi’nin muhabbetlerinde bulunduğu deyişlerinden anlaşılmaktadır. Deyişlerinin birçoğunda Ahmet Cemalettin ve Hüseyin Fevzi isimlerini zikretmiştir. Fedai ismini Ahmet Cemalettin Çelebi vermiştir. Fedai ismini aldıktan sonra deyişlerinde bu mahlası kullanmıştır. Köyde bazı kişiler bu isimi beğenmemişler; “ Bu ne biçim isim eşkıya gibi ” diyerek alay etmişlerdir. Bu durum Cemalettin Çelebi’ye anlatılmış, Cemalettin Çelebi de Fedai isminin anlamının onların anladığı gibi eşkıya anlamına gelmediğini, Hak yolunda can baş feda eden anlamına geldiğini her kişinin bu adı alamayacağını belirtmiştir.

Hece ölçeğiyle ve sade bir dille yazdığı deyişlerinde aşk, sevda, erdeme yönelik öğütler, Hak, Muhammet, Ali birlikteliği, ehl-i beyt sevgisi ve on iki imama övgü konularını işlemiştir. Çok kısa bir ömür süren Fedai geriye çok sayıda eser bırakmıştır. Ne yazık ki zamanında deyişleri derlenemediğinden günümüze çok az eseri kalmış, bazı eserleri ise diğer âşıkların eserlerine karışmıştır. 

 











.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol